22 Ekim 2012 Pazartesi

bana da eğlence çıktı.

vallahi ben de olmayim olmayim dedim ama olanlar oldu kardeş ben aşık oldum. ne bu daha ilk cümleden mapushane gülüne bağladım. kader arkadaşım diye topic gireydim eyiydi. topic dedim neden çünkü ingilizce biliyorum mapuslarda işim olmaz demek istiyorum orda gizli bi şifre gibi bişey saklı. o değilde oğlum ben aşık olmuşum ağlayanım yok. bilmiyorum belirtmeme gerek var mı ama televizyonunu yeni açanlar için ben yine tekrardan söyleyeyim "platonik aşığım." (as always) (yazar burda yine ingilizce biliyorum yaneeee) diye avaz avaz bağırıyor her neyse. sürekli benimle uğraşıyor ama "heee bak o da sana aşık o yüzden hep seninle uğraşıyor bu." değil bence. bildiğin laf yapıştırıyor, benim gibi bi insan cevap veremiyor düşün bak öylece kala kalıyorum. bozulmamış, utanmamış gibi yapıp gülümsüyorum falan. işsiz güçsüz bi insan olduğumdan odada oturmuş onu izlediğimi farkedince gülüyor bi de pis pis. kendini beğenmiş piç!( ay afedersin ağır oldu bu aşkım^^) öğlen nerde yiyecekmişim? gel beraber yiyelim demedikten sonra ne soruyosun mal. anaokulunda mıyız utanıyo musun? (abla niye gerilim yaratıyosun ki, belki seninle yemek yemek istemiyor adam.ha?) iyi ki bi dayımın eczanesi var dedik. altı saat boyunca bu malzemeyle idare etti. olamaz mı ya dayımın eczanesi. gidemez miyim ben oraya. hayret! sonra benim giydiğim ayakkabının topuğu! kaç santimmiş! ay ne bilim ben kaç santim, yeterince uzun gösteriyor işte beni. ayağa kalkıp boy ölçüştü benimle ya! üşenmedi! sonra yeterince uzun olduğuna kanaat getirdi.(yarım metre topukla bile adamın çenesine kadar gelebilidim. öpüşücek olsak yine eğilmek zorunda kalıcak. zıplarsam kafa göz yarabilirim, hoş olmaz.) elimden kurabiye torbasını çarpmasına diyecek söz bulamıyorum. az ye şişko! demek istedi sanırım. kendisi çıta gibi hem uzun hem zayıf! ayakkabılarımla nasıl yürüyormuşum! ay yürünüyo işte. kaç numaraymış.çok küçükmüş! onun ki 43'müş! ne yani benimki de mi 43 olsaydı. halla halla ya! tüm bunların öcünü aldım ama yani o kadarda saf değilim. naneli sakız çiğniyodu bu. "iyi ki almışsın onu çok pis soğan kokuyosun."dedim (daha önce hoşlandığım çocuğun tam suratının ortasına "GAYSİN SEN!" dediğim düşünülürse bu hiç bir şey aslında.) bu bi bozuldu, bozulmanın ötesinde bi şaşırdı. hiç beklemiyodu benden öyle bir şey. "gerçekten mi?" dedi. "evet" dedim "nasıl kokuyor." "bende çok rahatsız oldum." dedi ama üstünü başını kokluyor, nasıl kıvranıyor yazık. "tamam sakin ol, şaka yaptım."dedim bu seferde buna inanamadı. o kadar emin ki soğan koktuğundan :D ahahha bak yine keyiflendim. ama korkmaya başladım. bu hayvan kesin bunun öcünü alır diye.
günün en güzel anı: yağmur yağıyordu. ben pencerenin kenarına oturmuş kitap okuyordum. gözümün önüne düşen saç tutamını geriye atmak için kafamı kaldırdım. göz göze geldim onunla, beni izliyordu. ben şaşırdım. o gülümsedi. sonra ben de gülümsedim. utandım, kızardım, kitaba gömüldüm yeniden. ve yağmur hiç aksamadan yağmaya devam etti.

1 yorum:

Oral Masaj dedi ki...

Kadınlara özel oral masaj Dilim ve dudaklarımla doruklara çıkmak isteyen, tamamen gizlilik çerçevesin de ...

ilginizi çekiyorsa blogumu inceleyin, kadınlara özel oral seks, oral masaj, keyifle zevkle yaparım ve bu konuda kendime guveniyorum... Bu konuda fetish sahibiyim.. Üniversite mezunu orta düzey yöneticim...

oral masaj

Lütfen ilgilenmiyorsanız, abuk sabuk mesaj atmayın, görmezden gelin olsun bitsin...